Monday, 23 December 2013

Hayat, sen plan yapmakla meşgulken senin başına gelenlerdir



"Life is what happens to you While you're busy making other plans " John Lennon

"Beautiful Boy" adlı şarkısından bir alıntı. Yani diyorki,

"Hayat, sen plan yapmakla meşgulken senin başına gelenlerdir" ne güzel söylemiş değil mi?

Ben de planlar yapıyorum düşünüyorum, aza koyuyorum, çoğa dolduruyorum ve bir karara varıyorum sonunda kendimce. Ama gözünü sevdiğim hayatım benim için arka planda başka şeyler planlıyor.

Dikkat edin, bir düşünüverin bakalım! Siz de bulacaksınız hayatınızda bir şeylerin hiç de sizin istediğiniz gibi gitmediğini...

Ben yine de plan yapmaktan hayal kurmaktan vazgeçmiyorum, eğer istediğimin karşılığını yüzde yüz alamasam bile hayat benden aldıklarının (vermediklerinin) karşılığında çok daha önemli ve güzel şeyler sunacaktır. Sadece görmek gerek!

Bu düşünceye nereden mi vardım?
Bir zamandır elime geçen parayı biriktirip, işi bırakıp bir müddet kafa dinlemek istiyorum. Evet ben bunu istiyorum. Sonra ne mi oldu? Ailem trafik kazası geçirdi ve araba pert oldu. Çok şükür ki kimseye birşey olmadı. ÇOK ŞÜKÜR!!! Hayatın verdiği en güzel hediye..

Arabadaki hasar ise bir hayli yüksek. Ve biriken paralarla birlikte planladığım şeylerde başkalarının ellerine geçiyor ^^ Mutsuz muyum? BirazCIK. Daha kötüsü olabilirdi Allah korusun... Düşünmesi bile korkunç.

Bu şekilde baktığımda hayat dediğimiz kavram olduğundan daha güzel bir şekilde çalışıyor. Ben o paraları biriktirmemiş olsaydım hem başklarına borçlu olacaktım hem de zor da kalacaktım. Ben bilmiyorum nelerle karşılacağım ama O biliyor.

Ben yine de planlarımdan vazgeçmeyeceğim, bu şekilde hayat, benim hayatımı bir şekilde rayına sokuyorsa inanıyorum ki o vakit geldiğinde de daha güzel ve daha büyük bir şey karşılayacak beni :)

*Vee bir film'den alıntı:
" Hazır mısın?" diye sordu Klaus sonunda
"Hayır" dedi Sunny
"Ben de" dedi Violet. "Ama eğer hazır olana kadar beklersek hayatımızın sonuna kadar bekliyor olacağız. Hadi gidelim"
― Lemony Snicket, The Ersatz Elevator

Günlük hayatta karşılaştığınız herşeyin kıymetini bilin ve size vermek istediği mesajı bir düşünün!


*“Are you ready?" Klaus asked finally.
"No," Sunny answered.
"Me neither," Violet said, "but if we wait until we're ready we'll be waiting for the rest of our lives, Let's go.” 
― Lemony Snicket, The Ersatz Elevator


Friday, 20 December 2013

2014'e girerken...



Farkettim de yıllın belli dönemlerinde bir değişiklik düşüncesi içerisine giriyorum bu istek her seferinde bir öncekinden daha güçlü bir şekilde peyda oluyor. Bunun en önemli etkenlerinden biri ne isteyip neyi istemediğimi, hayatımdan neyi çıkarıp neyi çıkarmamam gerektiğini tam olarak kestirememek gibi nedenler listeye eklendikçe ekleniyor.

Küçüklükten beri aldığımız bazı terbiyeler, görgü kuralları vesairelerimiz vardır, hani şu sizi toplum içinde rezil etmekten koruyan, aynı toplum içinde uyumlu bir şekilde yaşamamızı sağlayacağını düşündüğümüz kurallar, hani şu hayatımızda olmazsa olmazlar...

Mesala kötü kelime kullan(a)mazsın, neden? çünkü ayıp! pis! ööö! Saygınlığımız azalır... Kız çocuklar için (ki yazık onlara) hep bir hanım hanımcık olunması istenir onlardan... Bir gün tüm aldığım bu kuralları bir dolaba kilitleyeceğim... (anlayan anladı)

Neyse... Bazen hayat mı desem insanlar mı desem sizi öyle bir noktaya getirir ki geri dönüp baktığınızda ya da kendinizi bir konuşurken yakaladığınızda başlangıçtaki siz olmadığınızı fark edersiniz.

Benim adım Halime, Bundan 4 yıl öncesine kadar ismimin anlamına eş değer bir kişiliğe sahiptim, hani derler ya helim selim, uysal... Valla öyleydim... Bilen bilir... Polyanna'nın Türk versiyonu Halime idim. Şimdi ise, bazıları için şirin, bazılarına ise nemrut/sevimsiz.

Bu yazıyı neden mi yazıyorum? Benim gibi başka saflar varsa şimdiden bu yazıyı okuyup kendilerine çeki düzen verebilsin, akıllarını başlarına alsın diye.. Hani olur da bir ihtimal diye...

Ben 28 yaşındayım, hayatımın büyük çoğunluğunu ailemden uzakta ABLA (anne/baba/abi) sıfatıyla geçirdim hala da geçirmekteyim. 9 yaşında (3.sınıftan itibaren) daha iyi eğitim almak adına köyümün okulundan ayrılıp Yatılı okula başladım. ve iki kardeşin de olaya dahil olmasıyla sorumluluk denilen şey 9 yaşında omuzlarımın üstüne (istenerek ya da istenmeyerek) bırakıldı.

O zamandan beri o aldığım sorumluluk duygusu iş hayatında da peşimi bırakmadı... Zor'da bırakıp kaçmayı öğrenmeye fırsatım olmadı. 2006 yılından ber iş hayatının içindeyim. yani 20 yaşımdan beri, hani şimdilerde 20 yaşının çocuk sayıldığı yaşta!

hayatımda karşılaştığım insanlar, yaşadığım ömürler bana birçok şey öğretti, hala da öğretiyor. Özellikle günümüzün hatta ömrümünüz geçtiği iş hayatı!..



Hayattan öğrendiklerim neler mi?

1. Kimse sana sorumluluk vermez, sen alırsın. O yüzden kimseyi suçlamaya hakkın yok

2. Karşındakinin sana olan saygısı ya da saygısızlığı o kişinin kendisine olan saygısıyla doğru orantılıdır ya da gerçekten artık saygıyı haketmiyorsundur, kimseye kızma

Yeni bir başlangıç daha ^.^


Hallimece ile Hayatını SEV'e hoşgeldiniz


Ben ve hayata dair düşüncelerimle ilgili bir blog ^.^
Yeni bir blog ve düşünceler denizi...